“Ölümle dans”
Gözlerinin haresinde hüzün olan genç kadın her yeri ıslanan mektuba cevap vermeye hazırlanırken akan yaşlarını silme gereği bile duymadı. İçindeki fırtınanın tüm şiddetini kelimelere aktarmadan önce “–Aşkım” diye soludu her nefesini… Her on dakikada bir mektubu tekrar okumaktan kâğıt parçalanma noktasına gelmişti. Sevdiği adamın her cümlesi kalbine inen bıçak darbeleri gibi geliyordu ona ama umurunda değildi. Eğer yolun aşksa yanmadan o kapıyı çalmayacaksın. Bunu yıllar evvel ilk mektubunu yazdığı zaman çok iyi biliyordu. Belki bıçakla ölen çabuk soğuyordur diye düşündün bir an. Ölmek?
İnsan ne kadar yakındı ki ölüme? Aşk da vakitsiz gelen ölüm değil miydi? Geçen onca yılın ardından dinecek miydi bu kahır artık? Gözlerini yumdu ve kirpiklerinden yaşlar süzülürken onu gördüğü ilk anı hatırladı. Zaman ne çabuk geçmişti. Hâlbuki her şey dün gibiydi. Öyle güzel öyle derindi ki… Gözlerini yavaşça açarken kalemini iyice kâğıda bastırarak ilk harfleri yazmaya başladı…
“ Ey, * âşık-ı didâr-ı pâk
Senin viran olmuş gönül hanende ben hangi uçurumlardan düştüm, bilmiyorum… Yıllarca bende aynı soruları sordum kendime. Neden? Neden gitti? Belki de çok haklı sebeplerin vardı belki de korktun… Şimdi diyorsun ki; korkum seni kaybetmekten. Sen beni hiç kaybetmedin ki ey gözleri feryat figan sevdiğim… Ben sadece bekledim… Ölümü bekler gibi…
Şimdi cefasını çektiğim şu âlem kocaman bir yılanın gözleri gibi… Korkmuyorum ama… Sen geldin ya… Şu biten ömrümde aynadaki son nefesim gibisin artık…
Yusuf demişsin… O ki güzelliğinden kadınların parmaklarını diri diri doğradığı bir peygamber. O ki kuyulardan Kenan illerine hükümdar olmuş bir güzel… Peki, ya Züleyha? Benliğini hiçe saymış ve aşkı yüzünden damgalanmış bir afet-i derya… Delirerek sokaklara düşmüş ve kendini unutmuş… Kölesi Yusuf’a öyle tutkun öyle âşık Züleyha… Hatırlamaz mısın? Bir gün Yusuf peygamber hükümdar olur. Güzelliğinden, şöhretinden ve zenginliğinden eser kalmamış Züleyha’nın karşısına çıkar. Kerpiçten yapılmış, köhne evin kapısından içeri giren Yusuf onu **zikir âleminde yerde otururken görür. Yaşlanmış, dişleri dökülmüş ve üzerinde hırpalanmış bir kıyafet bulunan Züleyha’nın yanına oturarak…
Der ki “- Geldim. Artık hükümdar oldum ve ben bir köle değilim. Şimdi sen bana haksın Züleyha. Seninle evlenebilirim. Ömrüme yoldaş gönlüme sultan olur musun?”
Züleyha ne der hatırlar mısın? “- Ben seni kanayan bu ellerle ararken Rabbimi buldum. Şu biçare gönlümü her gün öldürüp yeniden dirilttim. And olsun ki artık sen olmasan da olur. Çünkü ben gerçek aşkı buldum”
Bunu dediği an eski güzelliğine kavuşur Züleyha… Ve gençlik haline döner Cenab-ı Allah’ın izniyle…
Bunu neden anlattı diyeceksin şimdi? Laf-ı güzar etmeden söylemek lazım sanırım… Yani demem odur ki…
Ölüyorum, gözleri okyanuslar kokan sevgilim… Hekimler kanserin 4.evresinde olduğumu söylüyorlar. Dehr denen bu zifiri karanlığı terk-i diyar ediyorum. Seni seviyorum, ruhumun ışığı… Ömrüm her zaman seni severek nihayet buldu. Şimdi göçerken bu âlemden aşkını da yanımda götürüyorum. Sorarlarsa seni anlatacağım onlara. Kefaretimdir diyeceğim… Çünkü ben seni Allah (cc) için sevdim… Ve seni ***Firdevs’in kapısında boynumda kefaretimle bekleyeceğim…”
Güzel gözlü kadın yavaşça kalemini masaya bırakarak arkasına yaslanır. Dermanı kalmamıştır artık. Hem yorgundur hem de hasta… Postacıyı karşılarken kafasında olan peruğu çıkararak ve masanın üstüne fırlatıp atar. İki elini de bembeyaz kafasında gezdirir buralarda bir yerde beyaz bir zarf olacaktı diye düşünür. Yavaşça kalkarak konsola doğru yürüdü ve çekmecesini açtı. “-Hah işte” dedi kendi kendine. Zarfı elinde sımsıkı tutarak masaya doğru yürüdü. Kâğıdı zarifçe katlayarak zarfın içine özenle yerleştirdi. Telefonla yeğenini aradı
-Alo? Kuzum? Kemoya gitmeden önce postalamam gereken bir mektup var. Vaktin var dimi? Hah, tamam… Çok iyi… Ben hazırım… Melek ablan var evde. +Yok, sen çıkma yukarı. O beni indirir aşağı. Tamam. Bye…
Devamı Gelecek…
DİPNOTLAR
âşık-ı didâr-ı pâk: Osmanlı dilinde “sevgili” veya “aşık” anlamına gelir
zikir: Allah’ı anmak üzere söylenilmesi ve yapılması tavsiye edilen, sözlü ve ameli eylemleri kapsayan davranışların tümü diye tanımlanmaktadır. “Zikir” , Allah’a itaattir
Firdevs: 8 cenneti kapısının 6. olanıdır
“İman edip makbul ve güzel işler yapanlara gelince, onlara da konak olarak Firdevs cennetleri hazırlandı.”(Kehf, 18/107),
mealindeki ayette bu gerçeğe işaret etmektedir