USA

Washington DC

Beyaz Saray

Oval Ofis

08:30

CIA Başkanı John Barnes hızlı adımlarla arkasında özel olarak eğitilmiş iki tane ajan ile çift kanatlı kapıya doğru yürüyordu. Aniden durdu ve arkasını dönerek;

“Wait here!” dedi.

( Burada bekleyin )

Ajanlar kafalarıyla onaylayarak kapının her iki tarafına eşit şekilde durarak beklemeye koyuldular. Kapıyı vuran John Barnes içeriden onay sesi beklerken…

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Brain Orlain, masanın üzerindeki notlarına bir şeyler yazıyordu. Dış işleri bakanı John Kerr bakışlarını karşısındaki koltukta huzursuz ama buz gibi bir ifade ile oturan Başkan yardımcısı Joe Brook ‘a sabitlemişti. Kapının çalması ile herkes kafasını sesin olduğu yere doğru çevirdi.

Başkan Orlain:

 “Come in”

(Gel)

CIA Başkanı John Barnes oval ofise girdi.

“Good morning, sir!”

(Günaydın, efendim)

“Gel John. Oturur musun lütfen?”

Amerikan Başkanı kafasını notlardan kaldırıp üç önemli adamına bakarak boğazını temizledi;

“Dünya birbirine girmek üzere ve hiçbir şeyden haberimiz olmuyor. Birde süper güç ülkeyiz sanırsın! Biri bana bunu açıklasın? Vatikan’dan çok önemli 2 şey çalınıyor ve siz ayakta uyuyorsunuz. Barnes, istihbaratlarını dinliyorum!”

“Efendim, Savunma Bakanı’nı acil olarak aradım. Yarın Washington’da olacakmış. Uydu koordinatları kendisinde olduğundan dolayı Vatikan sokaklarını göremiyoruz şu anda. Türkiye’den MIT Başkanı ile bizzat konuştum kendileri de konuya pek vâkıf değil ya da Türk’ler bizden bir şey saklıyor. Ama Vatikan’daki ajanlarımdan şimdiye kadar gelen bilgiye göre çalınan eşyalardan birinin ferman, diğerinin ise anahtar olduğu söyleniyor. Ama neyin anahtarı olduğunu araştırıyoruz efendim. İçeriye adamlarımızı sokamıyoruz çünkü insan avı başlatmışlar.”

Başkan Orlain elini kaldırarak söze girdi;

“Anahtarın ne olduğunu muhakkak öğren, eğer öğrenemezsen istifanı masamda bekliyorum. Türkiye’yi kaybedemeyiz!! Orta Doğu Projesi için bize lazımlar. Ayrıca ordu bakımından değişik bir güçleri var. Geçmiş olsun diye Başbakan Remzi Tarık Erdoğdu’yu aradım ve konuştuk. Her zamanki halinden daha soğuk ve gergin konuştu. Sanırım bu işte bizim parmağımız olduğunu düşünüyorlar. Kerr, Türkiye Dışişleri Bakanı’nın eşi ile seninki ortak bir projede buluşsunlar. Arayı sıkı tut… En umulmadık bilgiler kadınlardan gelir!”

Başkan, yardımcısı Joe Brook’a dönerek;

“Papa, Türkiye’ye bir ziyarette bulunacakmış. Demek ki çok önemli ve bizim bilmediğimiz bir nesne o anahtar. Ziyaretten sonra sende Vatikan’a özel jetle gideceksin. Ve kesinlikle gizli bir buluşma olacak bu. Amerika’dan ayrılmadığına inandırmak için burada dublör kullanacağız. Üstü kapalı bir şekilde yardım teklif et ve anahtarın ne olduğunu öğrenmeye çalış! Madem ajanlar Vatikan’a giremiyor  şu dönemde, biz de paralel yapı olarak gireriz. Papa, şuandaki konumunu kaybetmek istemez. Orta Doğu Proje’sinin farkında, bu yüzden yardımını bir şekilde kabul edecektir. Yahudi lobisinin altını mutlaka çiz… Ve benim de selamlarımı ilet… Ne demek istediğimi anlayacaktır o zaman.”

Tam sözlerine devam ediyordu ki; o sırada büyük siyah uzun araba Başkanlık binasının önünde patladı!!!

CIA Başkanı ayağa fırladı.

Gömleğinin sağ yakasına doğru konuşarak;

“Neler oluyor? Evet. Tamam… Şarbon testinden geçmeden asla içeri sokmasınlar ve kriminal laboratuar incelesin. Kamera kayıtları? Nasıl bir hareket yok? İmkânsız! Tamam… Bekliyorum!”

Başkan, yardımcısı ve dışişleri bakanı soran gözlerle John Barnes’a bakıyorlardı;

“Efendim, Beyaz Saray’ın önünde siyah bir araba patlamış. Arabadan geriye sadece siyah bir kara kutu kalmış. Üzerinde ‘Mr. President’ kazılıymış ama şifreli olduğu için açamamışlar. Şarbon ve diğer tedbirler için bakıyorlar. En son laboratuarda siz bakarsanız iyi olur sanırım.”

Başkan başta olmak üzere odadaki herkes laboratuarlara gitmek üzere ayağa kalktılar.

Devamı Gelecek…