“- Ya siz iyice delirdiniz. Böyle sezon sonu mu olur, arkadaş? Yok, neymiş Aziz Karadağlı aslında hiç olmasaymış da uykudan uyansaymış da her şey aslında bir rüya olsaymış! He oldu isterseniz Şoför Kenan da aslında kadınmış ama sonrada cinsiyet değiştirsin isterseniz. Ya bir gidin öteden bayılın!”

Sürtük Peri dayanamayıp patladı

“- Oha, sen tam 1 sezon yazacaksın yani? Kaç bölüm oluyor o küçük beyninle hesapladın mı acaba?”

“- Evet hesapladım. Ne olmuş? Korktun mu tüylü bamya?”

“- Ne korkacağım be! Kaç ay bu kasıntı Siyah’a sabır etmem lazım onu hesaplıyorum!”

Siyah hiç istifini bozmadan tütününü sarıyordu bir yandan ağır ağır cevap verdi

“- Bana uyar… Bu aralar yazar hanımı rahat bırakmak lazım”

Sürtük Peri gözleri hain hain parlayarak cevap verdi

“- Siz bir şeyler karıştırıyorsunuz zaten anlamıştım. Seni ne ile tehdit etti?”

Siyah kafasını kaldırdı sert ama emin bir şekilde Sürtük Peri’ye bakarak sigarasını yaktı

“- Beni kendinle karıştırıyorsun galiba. Senin gibi evsiz, yurtsuz değilim ben. Ben gücümü serkeşlikten almıyorum. Seni aşar o konular! İşine bak!”

“- Bana baksana sen! Ukala dümbeleği… Soğuk hamamın buz çiçeği! Ben olmazsam nasıl üreteceksin sen be! Tamam, kabul ediyoruz. Dünya toz bulutu iken sen de doğdun anladık… Shakespeare’ler, Aristo’lar ve Necip Fazıl Kısakürek’ler daha niceleri senin elinden geçti. Ama yazar doğduğu zaman Tanrı tarafından görevlendirildim ben!”

O sırada devreye girmek zorunda kaldım

“- Tanrı mı? Yüz kere dedik sana dimi? Tanrı değil… Allah (cc) Allah (cc). 99 ismi var ve Tanrı bunların arasında yok!!”

Hışımla bana döndü

“- Sen bir sus! Allah (cc) de derim Tanrı da. Kapa iki dakika çeneni!”

Tam ağzımı açıyordum ki Siyah elini kaldırarak…

“- Sakin olun! Sürtük Peri ben sana soruyor muyum yazar sana ne teklif etti de artık eve saatinde girip çıkıyorsun. Çağırdığı zaman geliyorsun ve saçma sapan isteklerin de olmuyor? Hatırlıyorum, 1 kere canın kış ortasında karpuz istemişti! Şimdi ne oldu da değiştin? Ben sana soruyor muyum sana ne teklif etti diye? O sizin ikinizin arasında olan bir mevzu kimseyi alakadar etmez. Bana gelince de tehdit falan yok. Bana bir seçenek sundu bende mantık çerçevesinde anlaşmaya vardım. Başka sorun var mıydı acaba?”

Sürtük Peri;

“Var! Karpuz istediysem ne olmuş? Sen de hiç hayır demedin ama löp löp yedin! Zıkkım vardı senin için keşke onu isteseymişim. Hainsin sen hain! Serkeşmiş? Evsiz, yurtsuzmuş! O benim yaşam tercihim bir kere… Nerede huzurluysam oraya çadır kurarım ben! Anlayamazsın sen! Sürrealizm, senin kör bakışın ve algın için çok fazla! Ben olmazsam ne Aziz Karadağlı olur ne de Bahar İpekoğlu ve diğerleri! Ben olmazsam dünyayı gezemezsiniz! Bir gece de Roma’ya da gidiyorsunuz Lübnan’a da gidiyorsunuz! O zaman hiç demiyorsun ama evsizsin veya yurtsuzsun diye!”

Ben dayanamadım en sonunda

“- AAAAAAA susun be! Kafam şişti! Çakacağım ikinizin ağzının ortasına şimdi. Len bir günde sormuyorsunuz ‘-Sen iyi misin?’ diye… Bıktırıyorsunuz bazen insanı! Siyah, yaşına hürmetimiz var ama beni fazla zorlama. Öyle Aristoteles’in zamanları gibi diyalektik yok ve en kötüsü Nazım Hikmet’in anlattığı kadar aşk temiz değil artık! Beni de onlarla kıyaslama sakın! Ben üstad-ı azam değilim! Bu yüzden de yeteri kadar felsefi hallerine karşı olgun olamayabilirim! Bu yüzden canını yakarım bunu bir unutma istersen!”

Sürtük Peri, Siyah’a karşı gözlerini şaşı yapıp dilini çıkarıyordu. Benim patlamam hoşuna gitmişti çünkü… O sırada ben de ona döndüm!

“Sana da bir şey hatırlatacağım. Hastane odasında doğduğum zaman benimle beraber sen de el kadar bir şeydin. O küçük yatağın için dibime kıvrılıyordun ve beraber uyuyorduk. Keşke o zamanlar geri gelse… Zamanla sen de değiştin! Haksızsın demiyorum… Haklı çok sebeplerin vardı. Benimle beraber büyüdün çünkü… Bir ara ayrıldık hatta… Ama tekrar döndüğün zaman kanatlarını yolmuşlardı. Yorgun, uykusuz ve açtın… Seni eski haline getirebilmek için tam bir yıl boyunca sadece yan yana oturduk. Gezdik, okuduk, güldük ve hep dertleştik. Sen eski haline geri döndün… Kanatların eskisinden daha pırıl pırıldı. Öyle akıllandın ki bir şey yapmadan önce veya bir yere gitmeden önce mutlaka bana haber veriyordun! Sonuç olarak yaşayabilmemiz için 3’ümüzün de birbirine ihtiyacı var. İkiniz ile de ayrı ayrı bir antlaşma yaptım. Herkes sözünü tutsun! Tamam mı? Evet? Var mı bir diyeceği olan?”

İkisini de aynı anda bakıyordum. İlk defa bu kadar sert görüyorlardı beni. Şok olmuş gibi bir halleri vardı sanki…

Sözü önce Siyah aldı

“ Ben üzerime ne düşüyorsa elimden geldiğince yapmaya hazırım. Diyeceğim başka bir şey yok”

Peri de biraz düşündü ve kesin cevabını verdi

“Söylemek istediğim bir şey var. Lütfen uykusuz kalma ve grip olma, hiç çekilmiyorsun… Bir de Siyah fazla sigara içiyor rahatsız oluyorum. Azaltsın… Kahvehane’ye döndürüyor burayı. Ha birde meyvem eksik olmasın lütfen! Gündüzleri beni çağırmayın… Kafama göre geziyorum veya uyuyorum çünkü. Karanlık basınca eve dönerim hemen, söz… Başka diyeceğim bir şey yok!”

Memnun olmuş bir ifade ile devam ettim

“İyi anlaştık o zaman. Peki, 4. Bölüm için fikirleriniz neler?”

Peri devam etti…
“- Mekânlara geç artık. Fazla oyalandık. Yurtdışına çıkmamız lazım… Unutma o mevzuyu!”

Siyah;
“ – Kötü karakteri de devreye sokmamız lazım”

Konuşmalar gece 03.00’e kadar sürdü. Notlar alındı ve herkes görev paylaşımını yaptı
Sürtük Peri esneyerek gerindi…

“- Ben gidiyorum Didi… Müsadenle… Şişst pek sevgili yeni arkadaşım, müttefik’im ve dünyanın en soğukkanlı canlısı sana da iyi geceler”

Siyah kafasını sallayarak gülümsedi

“- İzninizle, Didem Hanım… Benim de okumam gereken kitaplar var. Notlarımı aldım. İyi geceler”

Ben de bilgisayarımı kapatmıştım. Birini kapıdan diğerini pencereden yolcu etmek için kalktım. Önce Siyah gitti… Kapıyı kapadım arkasından… Camın önünde Peri beni bekliyordu.

“- Onun yanında söylemek istemedim. Doğduğun günü hiç unutmuyorum… Allah (cc) yar ve yardımcımız olsun. Seni seviyorum, Didi… İyi bir kardeşsin sen…” dedi

Ve cevabımı beklemeden kanatlarını bir anda açıp camdan atladı ve pike yaparak yükseldi…
Nereye gittiğini biliyordum
Gülümsedim arkasından